23 Mayıs 2015 Cumartesi

Benim Deli Arkadaşlarım

Günlerden güneşli cumartesi. Evdeyim, anlatacak tatilim yok. Enteresan bir pasta ya da kek falan yapmadım. Koyacak harika bir fotoğraf çekmedim. İçimden geldi, bugün size 'deli' ama 'çok tatlı' arkadaşlarımdan bahsetmek istedim.

Mesela Bahar, nam-ı diğer Baho - Bahoş - Bahocan... Hani her evin küçük deli kızı vardır ya öyledir bizim için. Mini mini bi kızın aklına dünyaları doldurması insanda 'küçük kardeşler her şeyin en iyisini yaşamalı' hissi uyandırıyor. Kendisi deliliğin hakkını güzel verdiği için şu sıralar tek başına İtalya civarında dolaşmakta, sırt çantası, peluş oyuncağı ve örgülü saçlarıyla.. Tatil arkadaşının ismi Sergio'ymuş.. Birlikte yemek yiyor, gittiği yerleri ona anlatıp videolar çekiyor. Sergio olmasa bu tatilin anlamı olmazmış, öyle dedi. Bir sayfası henüz yok, snapchatte yayın yapıyor. Fotoğrafları paylaşıyorum, ah bide izleyebilseniz :)))




Ve Afgan ile Duyguş.. Afganla tesadüf eseri İstanbul'da tanıştık yıllar önce. Benzer sektörlerde çalışıyoruz. Uzun süre bana Duygu'ya olan aşkından bahsetti, bir gece Taksim'de Duygu'yla tanıştırmak için buluştuk. Duygu, bizim Duyguymuş meğer.. Mersinli. Aradan geçen yıllar içinde onlar evlendi, biz evlendik. Sonra bir gün Afgan ve Duygu her şeyi arkasında bırakıp dünya turuna çıkmaya karar verdi. Bir trenle başladı hikayeleri, yarım dünya gezdiler. Sanırım hepimizin hayaliydi, onlar başardı. Yedikleri içtiklerini diil yaptıklarını yazmak için sayfa açtılar: Dünya Turu Bizim İşimiz. Haberlere çıktılar, gazetelere roportaj verdiler..
Şu sıralar Pushkar'da kum fırtınasına denk gelmiş Afgan sanırım. Pushkar, yani Hindistan civarı. Sri Lanka'dan Hindistan'a oradan Pakistan diye devam ediyor rota, yarın Taj Mahal'deymiş falan.. Canısı onlar :)


Fotoğraflar, ilgili arkadaşlarımdan izin alınarak eklenmiştir. Başlıkta geçen deli; kelime anlamından bağımsız o kadar tatlılar ki kendilerine sarılmak istiyorum anlamı içermektedir. Ehehü..


16 Mayıs 2015 Cumartesi

Günübirlik Gaziantep Turu

Bilen bilir.. İstanbul'da yaşayan her beyaz yakalının hayallerinden biridir: 'Günübirlik Gaziantep Turu'. Biz de o grupa dahiliz ve uzun zamandır ucuz uçak bileti bakınıyorum. Uzun uğraşlardan sonra tabi ki flypgs.com'un yaz kampanyalarından kişbaşı 60 TL'ye gidiş-dönüş bilet denk getirdim. Eşe dosta haber verdim ve yine aynı ekip biletlerimizi aldık.
12 Mayıs sabah 07:45 uçağı ile yola çıktık. Biz araç kiralayarak geziyoruz gittiğimiz şehirlerde, indiğimizde aracımız hazırdı. Çok açız ve ilk durağımız tabi ki Metanet Lokantası: Beyran Çorbası..
Çorba enfes ama ben zaten Adanalı olduğum için bende dehşet izler bırakmadı. Damak tadımız çok benzer tabi ekibin geri kalanı Egeli ve gün boyu çorbadan bahsettiler. :)


Beyran Çorbası'ndan sonra Katmerci Zekeriya Usta'yı bulmak için keşfe çıktık. Antepliler kahvatlıda önce beyran sonra katmer yermiş ve ardından gün boyu hiçbir şey yemezlermiş. Katmer çok çok lezzetliydi. Sanıyorum bende en çok katmer iz bıraktı. Sıcak ve bol fıstıklı, yumuşacık kaymak ağzınızda eriyor. Zekeriya Usta, katmeri ilk bulan ve yapan kişi. Başka yerde şubeleri yok ve sabah 5'te dükkanı açıp saat 11 gibi kapatıyormuş yıllardır. Bizde saat 11'e dakikalar kala koştur koştur yetiştik :))


Bu muthiş ikilden sonra biraz enerji harcamamız gerekiyordu, eski Antep sokaklarında dolaşmaya başladık. Daracık sokaklar, geniş avlulu konaklar, eski hanlar hamamlar.. Çok mistik bir havası var. Türküde geçtiği gibi 'Hoşgör Mahallesinin dip dibe damları..' Bir evin damından diğerine atlayabiliyorsunuz gerçekten :)


Zincirli Bedesten ve Bakırcılar Çarşısı birbirine çok yakın ve aynı yerde. İkisini de aynı anda gezebilirsiniz. Biz Bakırcılar Çarşısından bakır tava, cezve ve bol bol baharat aldık. Çarşıyı yol boyu devam ederseniz karşınıza Gaziantep Kalesi çıkacak. Üşenmeyin mutlaka gezin. Kalenin içerisinde kabartma heykeller ve sesli rehber eşliğinde savaş yılları anlatılılıyor. Karanlık ve serin bir koridordan yürüyorsunuz. Size doğru silah tutan kahramanların heykelleri ve ardınızda silah sesleri ile savaş yıllarının anlatımı oldukça etkileyici. Türkiye'de görüp gezdiğim en başarılı müzelerden biriydi ve üstelik ücretsiz.


Enerji depolamak için İmam Çağdaş'a gittik. Burada lahmacun ve Ali Nazik Kebabı yedik. Ali Nazik başarılıydı ve asıl amacımız olan karışık baklava tabağı masamızda yerini aldı. Her şeyden az az yedik her şeyin tadı damağımızda kaldı. :) Altın vuruş dedikleri double fıstıklı baklava ve fıstıklı şöbiyeti denemenizi tavsiye ederim. Lahmacunları sarımsaklı ve patlıcan ezmesi sürerek yemenizi tavsiye ediyorlar. Fakat patlıcanın henüz mevsimi olmadığı için servis yapmıyorlarmış. İmam Çağdaş çok popüler ve seri çalışma mantığında olduğu için ortam çok samimi değildi, garsonlar. ilgisiz ve çok mekanik. Sanırım bir dahaki sefere yalnızca baklava yemek için gidebilirim.


İmam Çağdaş'tan sonra yine enerjimizi atmak için Zeugma Mozaik Müzesi'ne gittik. İyi ki gitmişiz. mutlaka gidip görmelisiniz. Müze kartı ile girebilirsiniz kartınız yoksa10 TL müze giriş ücreti. Hala kazı çalışmaları devam ediyormuş, çıkarılan mozaikler şaşırtıcı güzellikte. Gaziantep müze anlayışını başka bir boyuta taşımış, İstanbul dahil özel müzeler dışında bu kadar etkileyici bir müze gezmemiştim ben. Zeugma'dan çingene kız mozaiğinin minik tablosunu kendimize hediye alarak ayrılıyoruz.


Halfeti'ye gitme niyetiyle arabaya bindiğimizde yağmur, gök gürültüsü fırtına başlamıştı, vazgeçtik. Halfeti gezimizi başka bir gelişimize erteleyerek Aşina Restoranı bulmaya çalışıyoruz. Blogları referans alarak gittik fakat siz gitmeyin, hayal kırıklığı. Yemekleri çok lezzetsizdi. Pek beğenmedik. Ortak fikir kebap Antep'in değil Adana'nın işi olmalı. Adana'daki kebap lezzeti ile kıyaslanamaz. Yağmurun durmasını beklemeden sokaklara attık kendimizi ve İpekçioğlu Bahartçısından muska tatlısı, biber salçası ve baharat aldık. Ve son durağımız olan Tahmis Kahvesi'nde menengiç kahvesi içtik. Sütlü türk kahvesi gibi fakat içtikten sonra ağzınızda acı bir tat bırakıyor. Denemenizi tavsiye ederim. Kapanışı ise zahter çayı ile yapın. Mideniz biraz dinlensin :) Çünkü zahter sindirimi kolaylaştırıyormuş. Gece 23:00 uçağını ise uyuyarak bekleyebilir, ertesi gün ise 'dün ne yedik ya diye arkadaşlarınıza uzun uzun anlatabilirsiniz..'


Gaziantep'le ilgili en tatlı şey ise ne baklavalar ne sokakları bence insanların fotoğraf makinesi ve kameraya çok alışık olmaları, çok samimi olmaları en güzeliydi. Kamerayı gören poz veriyor :)) Gidip mutlaka gezn, insanlarla sohbet edin.

Tüm bu yazıları okumaya üşendiyseniz eğer aşağıdaki özet videomuzu izleyebilirsiniz :)) İyi seyirler, iyi geziler ve afiyet olsun şimdiden... <3 ( benim için bol bol katmer yerseniz... )
 

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Focaccia Tarifi

Bu super tarifi geçen gün instagramda görüp hemen denemeliyim demiştim. Çok araştırdım ama malzeme listesi, ölçüler ve ekmeğin yapılışıyla ilgili bloglarda net bir tarif bulamadım. Bende hamuruna sadık kalarak gerisini biraz uydurarak kendime özgü bir italyan ekmeği yapmayı denedim. Sonuç başarılıydı. Biz çok sevdik, çünkü bize yemek olsun zaten :)

Focaccia Tarifi:
- 4,5 bardak un,
- 20 gr. yaş maya
- Tuz,
- Zeytinyağı,
- Süt,

İç harcı için:
- Karamlize edilmiş soğan,
- Közlenmiş patlıcan - kırmızı biber
- Kurutulmuş domates,
- Rendelenmiş kaşar peyniri,
- Dilimlenmiş zeytin,
- Taze nane - biberiye

Hamur için tüm malzemeleri karıştırdım. Kıvamını yakalayana kadar süt eklemeye devam ettim.Fırın tepsisini yağladıktan sonra tabana hamurun ince katını yaydım. İç malzemelerin bir kısmını ekleyip üstünü diğer hamurla kapattım. Üzerine yalnızca domates, zeytin, taze nane ve kaşar peynir ekledim. Tadı muhteşem, hemen deneyin...





1 Mayıs 2015 Cuma

Günübirlik Sapanca Turu

1 Mayıs Cuma günü tatilini fırsata çevirip 'Default Gezi Ekibimiz' ile sabah 11 gibi günübirlik Sapanca turu için yola koyulduk. İstanbul - Sapanca arası ortalama 120 km /1,5 saat.
Gezi planımız için ilk durağımız: Yuvacık Barajı idi. Hava sisli ve bulutlarla kaplı olmasa ve biz çadırlarımızı yanımıza almış olsaydık muhtemelen birbirimizi gazlayarak geceyi orada geçirirdik. Göl manzarası eşliğinde kamp yapmak isterseniz Yuvacık Barajı'na mutlaka gitmelisiniz.
Yuvacık Barajı'na ulaşmak için önce İzmit'e gitmeniz gerekiyor. Yol, hem araç hem motor kullanmaya çok elverişli. Yol boyunca sizi yemyeşil dağların arasına saklanmış göl karşılıyor. Biz uygun bulduğumuz her yol kenarında durup fotoğraf çektik, manzaranın tadını çıkarttık. :)

 Göl kenarından yol boyu uzanan restorantlar sizi şelaleye kadar götürüyor. Biz çok uzaklaşmadan girişte bulunan Şelale Restoran'da biraz mola verdik. Yemekleri lezzetli, tavsiyem: Güveçte Mantar ya da Köfte.. Kişi başı 20-25 TL. Manzarası harika olan Servetiye Köprüsü'nde fotoğraf çektirmeden sakın oradan ayrılmayın.


Muhteşem göl manzarasına veda edip saat 15.00 gibi Sapanca'ya doğru yola devam ettik. Sapanca İstanbul'un arka bahçesi gibi. Öyle huzurlu bir havası var ki her mevsim ayrı güzellik sunuyor. Biz Saklıbahçe'ye doğru ilerleyip göl kenarında bulunan İskele Restoran'a ulaştık. Salıncakların göle doğru uzandığı, rengarenk masaların olduğu, sazlıkların ve çiçeklerin arasında muhteşem bir yer burası. Fiyatlar da oldukça uygun. Siz bir şeyler atıştırırken ördeklerin sazlıkların arasında süzülüşünü izleyebilirsiniz.


 Aslında bundan sonraki hedefimiz sandal kiralamaktı. Fakat daha önce boğulma olayları yaşandığı için artık Sapanca'da sandal kiralama kısa süre önce yasaklanmış. Biz de bunu öğrendikten sonra sahilde biraz yürüyüş yaptık Maşukiye'de gün batımını izlemeye karar verdik. Maşukiye için bence Sapanca'ya tekrar gitmek gerekiyor. Köy kahvaltıları ile ünlü bir yer Maşukiye. Sapanca Gölü'ne tepeden bakabilir uzun yürüyüşler yapabilirsiniz burada. Hava sisli olduğu için biz manzarayı tepeden çok net göremedik. Kamp yapmak, atv ya da at binmek için ideal yerler fakat çok pahalı. Atv ile bir saat safari ücreti 75 TL idi. Bizde biraz manzarayı izleyip dönüş yoluna geçtik. Sapanca, büyük şehirlerin arasına saklanmış size ufak bir cennet keyfi sunan büyülü bir yer. Mutlaka gidip gezin.


20 Nisan 2015 Pazartesi

Heybeliada Turu

Günlerden güneşli cumartesi. Her zamanki gezi ekibimiz ile saat 14.15 vapuruyla Heybeliada'ya doğru yola çıktık. Heybeliada, Büyükada'dan daha sakin daha keyifli bana göre. Bu sefer ki amacımız: Mangal + Bisiklet Turu ve tabiki fotoğraf.
Bizim mangal için tercihimiz Değirmen Burnu. Vapur iskelesinden sağ tarafa doğru kıvrılan yolu takip ederek buraya ulaşabilirsiniz. Giriş için 5 TL ücret alıyorlar. Tahta masalar, oyun parkı ve voleybol sahası da var piknik alanında.



Mangal keyfinden hemen sonra piknik alanının yan tarafında bulunan bisikletçi teyzeden bisiklet kiralayabilirsiniz. Teyze, az biraz inatçı pazarlık yaparak 5 kişi için saati ancak 6 TL'den bisikletlerimizi kiraladık. Ve Ada Turuna başladık. Bir rota olmadan güneşin batışını yakalamaya çalışıp en yakın koya gidelim dedik ama yetişemedik, bulamadık. Üstelik Ozan yürüyüş sırasında düştü ve ayağı burkuldu :( Şuan alçıda.. O sırada ağrının ciddiyetini çok fark etmedik ve birkaç saat daha Ada'da kalmaya devam ettik. Ben bütün gün tabi ki fotoğraf çektim :)


Ve uyduruk ama heyecan verici gece çekimlerim :) Tripodsuz gece çekilmiyor gerçekten. Ama yine de kendi içerisinde çok sanatsal fotoğraflar oldu :)